İçeriğe Atla Menüye Atla
logo
Cambalkon & Katlanır cambalkon - Albert Genau

Pencere Dergisi - Ocak 2011 1 Ocak 2011

 

ALBERT GENAU

TÜRKİYE’NİN CAMBALKON SEKTÖRÜ, TEKNOLOJİK ANLAMDA AVRUPA’DAN GERİ DEĞİL…

cambalkon cam balkon balkon camlama katlanır cam balkon katlanır cam katlanır cam kapama balkon kapatma cam balkon fiyatı balkon camlama bayilik balcony glazing

 

Firmanızın cambalkon sektöründeki konumundan biraz bahsedebilir misiniz?

 

Bizim firmamızın ana konusu, ürünlerin ar-ge ile ilgili çalışmalarının yapılması,  tasarlanması ve bunların bayiler vasıtasıyla üretilmesi için gerekli alt yapının hazırlanması ve denetlenmesidir. Şu anda, Türkiye’nin 50 ilinde 120 üretim merkezimiz bulunmakta ve 8 ülkeye ihracat yapmaktayız. Bu bağlamda, cambalkon sektöründe, sektör lideri olduğumuzu söyleyebilirim.

 

Cambalkon üretiminin standardı var mı? Bu konudaki görüş ve önerileriniz nelerdir?

 

Geçen yılki fuarda Sanayi Bakanlığı’ndan bir heyet fuarı dolaştı. Onlarda bu konuyu önemle dile getirdiler. Şu anda Sanayi Bakanlığı’na başvurup balkon camlama konusunda garanti belgesi isteyen ve alan ilk firmayız. Dolayısıyla bu ürünü tanıtan firmayız. Tabi Türkiye’de her şeyde olduğu gibi bir standardizasyon boşluğu var. Standart hazırlanmış olsa bile denetimlerle ilgili eksiklikler olabilir. Ama bu bir süreçtir. Daha sonra onlar da giderilecektir. Asıl olan başlangıçta bir standardın hazırlanması ve herkesin bu kulvara doğru yönelmesinin sağlanmasıdır. Aksi takdirde herkes başıboş bir yapıda bir şeyler yapmaya gayret eder ve dolayısıyla herkesin ipleri çektiği yer, farklı farklı alanlar ve kulvarlar olduğu için, ortak bir doğrunun tespit edilmesi de mümkün olmaz. Bununla ilgili Sanayi Bakanlığı ve Türk Standartları Enstitüsü ile ilgili bir çalışmamız var. Fakat sonuçlanması ne kadar sürecek onu tam olarak bilemiyoruz. Biz şunu yapmaya çalıştık, ürünümüz ve olması gereken teknik özellikler budur, sizler diğer firmalarla görüşüp, araştırın, doğru olan neyse onun üzerine tekrar tartışalım. Böyle bir yapımız var, ama şu ana kadar somut bir sonuç elde edemedik.

 

 

Ürünlerinizin uygulama alanlarından ve gerçekleştirmiş olduğunuz projeler hakkında bilgi verebilir misiniz?

 

Biz bir sistem firmasıyız. Bunun gereği olarak tasarım ve teknolojik ürün geliştirme konusuna çok önem veriyoruz. Bu tasarımları yaparken, yapılan her faaliyet, ürüne eklenen her özellik,  kullanıcıya sağlayacağı fayda esasında değerlendirilmektedir.

Bunun diğer tarafında bizim yaptığımız tüm sistemler, şu an 120 civarında olan bayiimizin kolay işleyebileceği, daha az stoklarla hareket edebileceği ve doğru imalat yapabileceği tekniklere dayanıyor. Mesela bizim kutulama tekniğimiz bunun örneklerinden bir tanesidir. Hazırlanmış olan bilgisayar programı diğer bir örnektir. Onun dışında bizim bayi denetimleri ile ilgili yapmış olduğumuz bir prim sistemi ve onların dokümantasyonu da başka bir örnektir. Dolayısıyla araştıran, geliştiren, bayisine aktaran ve bayilerimiz aracılığıyla da son kullanıcının doğru ürünü kullanmasını sağlayan, sistematik bir çerçeve içerisinde hareket etmeye çalışıyoruz.

Ürünlerimiz bayilerimiz aracılığıyla sunulduğu için, projelerle de bayilerimiz ilgilidir. Yaptığımız çalışmalar arasında; Ankara’da Aloha Evleri projesi’nin sosyal tesisi cam kapama projesi,  Mesa Park Oran Konutlarının sosyal tesisi camlama ve cephe kaplaması projesi ve Panora AVM  hareketli cephe projesi gibi projeler bulunmaktadır.

 

 

Balkon Camlama sektörünün gelişmesi ve ilerlemesi için ne gibi çalışmalar önerirsiniz?

Aslında balkon camlama sektörü sadece Türkiye için düşünülmemelidir. Türkiye pencere konusunda dünyanın önemli ülkelerinden bir tanesi haline geldi. Burada cam, alüminyum, bilgi, işgücü ve cesaret var. Fiyatlarımız da diğer ülkelerle kıyaslandığı zaman oldukça rekabetçidir. Balkon camlama, sektör olarak Türkiye’de keşfedilmiş bir ürün değil, ama geldiğinde, ani olarak penetrasyon sağladı ve çok ciddi bir yapılanma oluşturdu. 10 yıl öncesinde Türkiye bu sektörle ilgili hiç bir şey bilmiyordu. Türkiye’ye girdi ve daha düşük fiyatlı gruplara da ulaşmaya başladı. Türkiye’nin komşu ülkelerine de geldiğimiz zaman, bu tür ürünlere ve gelişmelere açık olan ülkeler olduğu için buralarda çok ciddi pazarlar yakalanabilir. Kısacası Türkiye bu konuda çok önemli bir kavşak noktasıdır. Yeter ki bizler, sektörün içinde bulunan diğer firmalarla birlikte doğru ürünler üretelim, doğru şekilde pazara sunabilelim. Sonuçlarını da doğru alacağımıza eminim.

İthalat ve ihracat oranlarını düşündüğünüzde cambalkon sektörünün hem Türkiye’deki hem de diğer ülkelerdeki durumunu ( avantajlar ve dezavantajlar) değerlendirebilir misiniz?

Türkiye’nin bu konu ile ilgili teknolojik anlamda eksik bir yönü yok, hatta fazlası da var diyebiliriz. Cam, Türkiye’nin ürünü olduğu için bir anlamda kaynakların üzerinde oturuyoruz. Burada neresinden bakarsanız bakın bir işçilik girdisi mutlaka vardır. Üretimi açısından işçiliği yoğun olan bir sektördür. Türkiye’de üretim maliyetleri; Avrupa’ya kıyasla dörtte bir, beşte bir fiyatlara denk geliyor. Dolayısıyla bununla ilgili rekabet edemememiz için hiçbir neden yok. Türkiye’deki firmalar dünyanın her yerinde başarılı olabilirler. Yeter ki biz doğru ürünü üretelim ve  bu ürünü doğru tanıtalım.

Türkiye’de cambalkon sektöründe merdiven altı üretim yapılıyor mu? Bu konudaki fikirleriniz nelerdir?

 

Bu konuyu beş basamaklı bir merdiven gibi düşünürsek, merdivenin birinci, ikinci belki üçüncü basamakları merdiven altı olarak tabir ettiğimiz üretimlere müsait basamaklardır. Burada kayıt dışı ekonominin getirmiş olduğu avantajları kullanabiliyorlar. Müşterilerle bire bir görüşmelerde bunu sağlayabiliyorlar. Fakat ne zamanki bir firma, ya da bir marka olmaya karar verildiğinde, o zaman bunun altını doğru bir şekilde doldurmanız gerekiyor. İşte o basamaklar dördüncü ve beşinci basamaklardır. Oraya çıkmak isteyen arkadaşlarımızın da artık bu işlerle ilgili ciddi birikimlerde olması lazımdır. Nitekim bizim sektörümüzde de bu var.  Ben bu ilk üç basamağı çok fazla tehlikeli görmüyorum. Bunların içerisinde 100 kişi varsa, bu kişiler arasında en az on tanesi dördüncü ve beşinci basamağa çıkmak için kendini hazırlıyor, ama 90 kişi eleniyor. Bu Türkiye’de gelişmekte olan tüm sektörler içerisinde yaşanan bir durumdur. Özet olarak bu süreçte bir ayıklanma söz konusu ve bu ayıklanma sürekli olarak devam ediyor.

 

Yeni ürünlerinizden biraz bahsedebilir misiniz?

 

Şirket olarak bir prensibimiz vardır ve her yıl fuara en az iki yenilikle gideriz. Türkiye’de her yıl yapılan bir fuara en az iki yenilikle gitmek, şirketimizin aslında dinamizmini de gösteriyor.  Şu anki merkezimize ilaveten, Kırıkkale’de bir yatırımımız vardı, onun tasarım ve ar-ge merkezini tamamladık. Şubat 2011 itibari ile orada hizmete başlayacağız. Buradaki amaç, bayilerimize her an piyasanın bilmediği veya yeni ürünleri sunarak onları beslemektir. Mesela akrobat sistemimiz piyasada bilinmiyordu. Şu an yeni yeni kurulmaya başlandı. Önümüzdeki fuara gidecek olan yeni ürünlerimizden bir tanesi sürme “slider” camlama sistemidir. Onun faydalı model belgesi çıktı.  Bir de liberta diye bir sistemimiz var, fuarda yerini alacak. 10-12 mm cam taşıyan bir sistemimiz ve yurtdışında yüksek balkonlar için tasarlandı.

Bir de önemli bir sürprizimiz var, herkes onu fuarda görecek. Onun dışında tasarlanmış ve patenti bize ait olan ısı camlı sistemimizi, Türkiye’nin balkon camlama sektörünün olgunlaşması için önemli bir süre bekletmiştik. Şu anda ısı camlı sistemi de piyasaya vermeye başlıyoruz. Bu önemli bir başlık açacaktır, çünkü tek camlı sistemle balkonlar kapatılırken, bilhassa Türkiye’nin soğuk bölgelerinde ve güneşi fazla olan bölgelerde ısıcamlı sitemin getireceği çok fazla avantajlar olacaktır.

 

2010 yılı için neler söylemek istersiniz? 2011 ve sonrası için hedefleriniz nelerdir?

2008 yılında herkes krizi duyduğu anda kabuğuna çekildi. Bütün şirketler gibi bizde kendi içimizde bazı düzenlemeler yaptık. Bir tabir var, krizde büyümek. Biz krizde büyüdük. Biz kabuğumuza çekilmeyle ilgi düzenlemeler yaparken ne ar-ge çalışmalarımızı, ne de yatırımlarımızı durdurduk. Dolayısıyla 2008 ve 2009 yıllarında yapmış olduğumuz çalışmaların, 2010 yılında önemli kısmının geri dönüşlerini almaya başladık ve bayilerimiz de bundan ciddi bir şekilde fayda gördü. 2011 yılında da bu ivmemizin devam etmesini planlıyoruz.

 

İhracatınızla ilgili bize biraz bilgi verir misiniz?

 

Sekiz ülkeye ihracat yapıyoruz. Yalnız sıkıntımız şu; bizim ürünümüz Türkiye’de yeni tanınan bir ürünken, ihracat yaptığımız bir çok ülkede iki tanesi dışında hiç tanınmaması. O süreci zorluyor. Dolayısıyla ürünlerimizi tanıtmak, pazarda ne olabileceğini göstermek, kişileri ve firmaları inandırmak ve o süreci takip etmek ve ürünü pazara oturtmak zorundasınız. Şu anda böyle zor bir misyonumuz var. Bu ülkelerde istediğimiz hızla ilerleyebilmemiz için, iki ya da üç yıla daha ihtiyacımız olduğunu düşünüyoruz. Fuarlar bu konuda önemli avantajlar sağlıyorlar.

 

Kalitenin sürekliliğini artırmak için sektörde bir denetim mekanizması var mı? Ya da bu konuda ne tür çalışmalar yapılmalıdır?

 

Bu konuda zorlukların bir tanesi, kişilerin ortak çıkar etrafında birleşmesi yerine, herkesin kendi çıkarını savunur bir durumda olmasıdır.  Hâlbuki o bütünü oluşturmak, çok ciddi faydalar ve bireysel çıkarların üzerinde çıkarlar sağlar. Bu fuar esnasında, fuara katılan firmalarla bir toplantı yapıp, bir oluşum gerçekleştirmeyi umuyoruz.

Daha önce, fuar düzenleyicisi bir arkadaşımızın bu konuda tasarrufları olmuştu. Kapı da ürettiğimiz için bizim gibi kapı üreten firmaları bir araya getirdi. İstanbul’da bir toplantı yaptık. İlk yaptığımız toplantıda 50 kadar kapı üreticisi vardı. İkinci toplantıda bu sayı yediye düştü. Üçüncü toplantıda ise üçe düştü. Dolayısıyla biz eğer bireysel çıkarlar yerine, toplu çıkarların bizlere sağlayacağı faydayı düşünebilirsek, bunun bilincine varabilirsek, çok daha faydalı şeyler ortaya çıkacaktır. Bu bilincin oluşması için iki yıllık bir sürece daha ihtiyacımız var diye düşünüyorum.

Denetim konusunda üç, dört tane tanımla, malzemenin standardı çıkabilir. Camın temperli olması, alüminyum malzemesinin özellikleri, ürünle ilgili paslanıp paslanmama durumu, standardı oluşturan öğeleri oluşturmaktadır. Bu özelliklere dayanarak bir camlama standardı çıkarıp, herkesin de buna uymasını sağlamaya gayret etmek, en doğru yoldur, ya da bazı dernekler oluşturularak garanti şartları belirlenebilir. Örneğin 15 veya 20 firmadan oluşan bir bütünleşik yapı düşünelim. Bunların kendi adlarına hazırladıkları bir standart olsun. Bu standarda göre yapılan üretimi tüm reklâmlarınıza ve basılı malzemelerinize uygularsanız, o zaman hem kendinize, hem de sektöre fayda sağlamış olursunuz. Ayrıca sektörün ilerlemesine de katkıda bulunmuş olursunuz. Ancak herkesin zaman sorunu olması, kendi  işlerinin ön planda olması, oluşuma liderlik etme ve çalışmaları denetleme konusunda bazı eksiklikler meydana getirebilir. Bir de şu var, Avrupa’da da bu ürünlerle ilgili herhangi bir standart yok, sadece akredite enstitülere yaptırılan fonksiyon testleri var. Onlar da bu fonksiyon testleri ile ilerliyorlar. Türkiye böyle bir standardı çıkarır, uygulamaya koyarsa Avrupa’nın da önüne geçmiş olan bir kulvarı yakalamış olur.